Vücut yağ dokusunun artışı, şişmanlık yani obezite olarak bilinmektedir. Aşırı kilolu kişileri de “obez” olarak adlandırırız. Gıdalarla aldığımız enerji tüketebildiğimiz yani yakacağımız enerji miktarının üzerinde olduğunda fazlası yağlara dönüştürülerek depolanır. Gıdalarla aldığımız enerji fazlalığı yani çok yeme alışkanlık haline gelip süreklilik kazandığında vücutda depolanan fazla yağ miktarı zamanla artar.
Obez kişilerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Değişen yaşam koşulları, kentleşmenin ve hatta teknolojinin günlük yaşamımıza olan negatif etkileri beslenme alışkanlıklarımızı büyük ölçüde değiştirmiştir. Fast-food olarak adlandırılan çok fazla yağ ve tuz içeren yiyeceklerin beslenmemizdeki yeri gün geçtikçe artmaktadır.
Öğün atlayıp bir sonraki öğünde daha fazla yemek yemek, hareketsiz yaşam, sağlıksız ve dengesiz beslenme günümüzde özellikle gençleri obez olma yolunda tehdit etmektedir. Spor yapmaya fırsat ve imkan bulunmayışından hayıflanır, hareketli yaşamı hareketsiz yaşama tercih eder sürekli erteleriz. Artan yorgunluk ve halsizlik bir şeyler yapma isteğimize engel olur. Bütün bunlar bir araya gelince sonuç, büyüyen bedenimizle birlikte fiziksel görünüşümüzün getirdiği mutsuzluk.
Fazla kiloların beraberinde getirdiği sağlık sorunları yükümüzü daha da artırır. Diyabet, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, damar sertliği ve buna bağlı olarak gelişen kalp krizi, felçler, damar tıkanıklığı; sindirim sisteminde gelişen safra taşları, reflü; uyku bozuklukları, adet düzensizlikleri, depresyon gibi psikolojik problemler obezite ile birlikte gelişen sağlık sorunlarıdır.
Kendimizi bir “hamal” gibi düşünürsek taşıdığımiz yük oranında yoruluruz. Vücüdumuzda ne kadar fazla kilo var ise her gün bu kadar yük taşıdığımızı unutmamalıyız. Bu nedenledir ki fazla kilolar öncelikle fiziksel ya da estetik bir problem değil ciddi bir sağlık sorunudur.